Gazeteci-Yazar Çetin Ağaşe; Azerbaycan'ın Karabağ Bölgesi’ndeki Azeri Türkleri'nin yaşadığı Hocalı köyüne Ermeni milislerin saldırması sonucu o dehşet anlarında yüzlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca Azerbaycan'lıTürk de topraklarından oldu.
Bu katliam tüm dünya tarafından biliniyor olmasına rağmen bölgeye yön verenler kulağımın üstüne yatmıştı. Katledilen Türkler, yurdundan sürülen Türkler, ne yazık ki suçlu gösterilenlerde yine Türklerdi. O günden bu güne çokça belgesel ve haber yapıldı.
Bir kaç yıl önce katliamı Hocalı köyünde yaşamış bir kişiyle bir araya geldim.
Anlattıkları, onun üzerinde bıraktığı izler beni fazlasıyla etkilemişti.
Karabağ'da yaşanan bu soykırımın, vahşetin kalem ve kağıtla buluşması
Kitap olarak insanlıkla buluşturmamın kaçınılmaz olduğunu gösterdi bana.
Hocalı katliamını kaleme almam için kitapta iki ana noktayı merkez olarak aldım…
Birincisi;
Yaşadığımız yüz yılda özellikle Ortadoğu ve Asya topraklarında savaşlar, kıyımlar oldukça artmış, hiç bir şeyden haberi olmayan binlerce çocuk bu kıyımlarda hayatını kaybetmiş, binlercesi de kaybolmuştu.
İkincisi;
Sadece güç ve iktidar kavgaları yüzünden bu günahsız cocuklarin ölümlerini sorgulamak, yaşatmak varken öldürmek !..
Böylesi ölümlere "Neden?" diye haykırmak…
Ailesini Hocalı katliamında küçük yaşta kaybeden, başka bir aileye verilip onları ailesi bilip yıllar sonra bu gerçeklerle yüzleşip sonrasında bu katliamları üretenlere kaybettiği çocukluğunun hesabını sormak oldukça etkiledi beni.
Öncelikle yazar olarak beni etkiledi
Sonrasında da bir yazar olarak tüm dünyanın yaşadığı böylesi bir kaosun, katliamın, soykırımın roman formatında geleceğe aktarılması için imza atmak oldukça heyecanlandırdı beni…
Toplumsal sorun ve kaosları barışçıl ve insancıl bir dille sorgulamayı Araştırmacı yazar olarak hep tercih etmişimdir.
Eğer karşı çıktığımız şey şiddetse şiddete şiddetle karşılık vermek önlenemez bir evrimsel çıkmaza sürükler bizi…dedi.
Bu katliam tüm dünya tarafından biliniyor olmasına rağmen bölgeye yön verenler kulağımın üstüne yatmıştı. Katledilen Türkler, yurdundan sürülen Türkler, ne yazık ki suçlu gösterilenlerde yine Türklerdi. O günden bu güne çokça belgesel ve haber yapıldı.
Bir kaç yıl önce katliamı Hocalı köyünde yaşamış bir kişiyle bir araya geldim.
Anlattıkları, onun üzerinde bıraktığı izler beni fazlasıyla etkilemişti.
Karabağ'da yaşanan bu soykırımın, vahşetin kalem ve kağıtla buluşması
Kitap olarak insanlıkla buluşturmamın kaçınılmaz olduğunu gösterdi bana.
Hocalı katliamını kaleme almam için kitapta iki ana noktayı merkez olarak aldım…
Birincisi;
Yaşadığımız yüz yılda özellikle Ortadoğu ve Asya topraklarında savaşlar, kıyımlar oldukça artmış, hiç bir şeyden haberi olmayan binlerce çocuk bu kıyımlarda hayatını kaybetmiş, binlercesi de kaybolmuştu.
İkincisi;
Sadece güç ve iktidar kavgaları yüzünden bu günahsız cocuklarin ölümlerini sorgulamak, yaşatmak varken öldürmek !..
Böylesi ölümlere "Neden?" diye haykırmak…
Ailesini Hocalı katliamında küçük yaşta kaybeden, başka bir aileye verilip onları ailesi bilip yıllar sonra bu gerçeklerle yüzleşip sonrasında bu katliamları üretenlere kaybettiği çocukluğunun hesabını sormak oldukça etkiledi beni.
Öncelikle yazar olarak beni etkiledi
Sonrasında da bir yazar olarak tüm dünyanın yaşadığı böylesi bir kaosun, katliamın, soykırımın roman formatında geleceğe aktarılması için imza atmak oldukça heyecanlandırdı beni…
Toplumsal sorun ve kaosları barışçıl ve insancıl bir dille sorgulamayı Araştırmacı yazar olarak hep tercih etmişimdir.
Eğer karşı çıktığımız şey şiddetse şiddete şiddetle karşılık vermek önlenemez bir evrimsel çıkmaza sürükler bizi…dedi.